Dünya nüfusunun yaklaşık %10’u mavi ve tonlarında göz rengine sahiptir. Bu oran, özellikle belirli Avrupa topluluklarında çok daha yüksektir; bazı bölgelerde, mavi göz rengine sahip bireylerin oranı %75 gibi dikkat çekici bir seviyeye ulaşır. Mavi gözlerin evrimsel olarak nasıl hayatta kaldığı ve yaygınlaştığı üzerine birçok teori geliştirilmiştir. Evrimsel açıdan bakıldığında bu renk tonunun, daha koyu pigmentli yapılara göre neden hala rekabetçi olduğu ise tartışma konusu. Ancak bu tartışmalara ilginç bir yorum, İngiliz antropologlardan geldi.
Liverpool John Moores Üniversitesi’nden Kyoko Yamaguchi ve öğrencisi Faith Erin Cain, göz rengi ile görsel algı arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla ilginç bir deney gerçekleştirdi.Bu çalışmada, 39 yetişkin gönüllü üzerinde yapılan basit bir görüş testi kullanıldı. Test, düşük ışık koşullarında, yani azalan ışıkta uygulandı. Katılımcılara göz renklerini kendileri bildirmeleri istendi ve ardından göz renklerinin doğruluğu, daha önce geliştirilmiş bir sınıflandırma rehberi kullanılarak kontrol edildi.Deneklerin göz renkleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda, katılımcıların 25’inin mavi veya mavi tonlarında göz rengine sahip olduğu, 14’ünün ise kahverengi veya kahverengi tonlarında gözlere sahip olduğu belirlendi. Bu dağılım, araştırmanın amacına odaklanan önemli bir veri sundu. Yine de, bu tür bir çalışmanın en ilginç yönü, göz rengi ile görsel algı arasındaki potansiyel ilişkiyi sorgulamak oldu.Testin sonuçları, mavi gözlü bireylerin, ışığın azalmasıyla birlikte, kahverengi gözlülerden farklı bir şekilde görsel algı sergileyip sergilemediklerine dair bilgi edinmek amacıyla daha derinlemesine analizlere olanak sağladı.Deneyde ortaya çıkan bulgular, iristeki renk pigmenti kaybının, düşük ışıklı ortamlarda daha iyi görüşe sahip olmak için işe yarar bir değişim olduğu teorisini destekler nitelikte.Evrimsel süreçler, göz rengi gibi fiziksel özelliklerin hayatta kalma avantajlarını nasıl şekillendirdiğini de etkiler. Kahverengi gözler, aslında evrimsel açıdan birçok önemli avantaj sağlar. Koyu renkli gözlere sahip bireyler, özellikle güneş ışığının yoğun olduğu bölgelerde, daha fazla melanin üretme kapasitesine sahip oldukları için ultraviyole (UV) ışınlarına karşı daha fazla koruma sağlar. Bu, onları cilt kanseri gibi UV ışınlarından kaynaklanan sağlık sorunlarına karşı daha dirençli hale getirebilir.Kahverengi gözlerin bir diğer evrimsel avantajı ise, göz sağlığına olan katkılarından kaynaklanmaktadır. Özellikle yaşlılıkla ilişkili göz hastalıkları olan makula dejenerasyonu, yani sarı nokta hastalığı, kahverengi gözlü bireylerde mavi gözlü bireylere kıyasla daha düşük oranda görülmektedir. Bunun nedeni, koyu renkli gözlerde bulunan melanin pigmentinin, gözleri zararlı UV ışınlarından ve mavi ışık dalgalarından daha iyi korumasıdır.Sonuç olarak, evrimsel açıdan bakıldığında, kahverengi gözlerin sağladığı bu biyolojik koruma mekanizmaları, bireylerin hayatta kalma şansını artıran önemli bir faktör olmuştur. Bu, kahverengi gözleri, özellikle belirli çevresel koşullarda, avantajlı kılmaktadır. Ancak, her göz rengi kendi çevresel koşullarına ve biyolojik özelliklerine göre farklı avantajlar sunar; dolayısıyla her birinin eşsiz bir evrimsel rolü bulunmaktadır.